İçki sofraları
büyüttü beni. İnsanları en rahat anlama şekli onlar ile içmektir. Maskeler
iner, gardlar düşer. En çokta rakı büyüttü beni. Babadan hatta dededen kalma
bir alışkanlık herhalde. Severim rakı sofralarını. Meze tırtıklamayı, yavaş
yavaş içmeyi, hele birde balık varsa değme keyfime. Büyüdükçe daha sık oturdum
rakı sofralarına, dostlar eşliğinde. Küçüklükten düstur edindiğim “saki’lik”
makamı üstüme yapıştı, bırakmayı da hiç istemedim. Saki Arapça kökenli bir
kelime. Su veren, su dağıtan, kadeh dolduran demek. Saki, bence hayat veren
demek. Sakilik zordur. Saki masayı takip eder, nabız tutar. Muhabbeti kontrol
eder saki. Boş kadeh bırakmaz masada, dibe yaklaşınca kadeh “vur da doldurayım”
diyendir saki. Rakı sofrasında kadın erkek ilişkilerini öğrenmek kolaydır. İyi
saki, iyi sevgili olur. Çünkü bilir nabız tutmayı, insan okumayı. Rakı
sofrasına saki olmak kolaydır da, esas mesele birinin hayatına saki olabilmek.
Hayatını takip edip, kadehi bitmeden uyarabilmek. Sofralara saki olmayı pek bir
beceririm de, insanlar bana zor geliyor.
21 Mayıs 2014 Çarşamba
15 Mayıs 2014 Perşembe
Hayatı dikiz aynasından yaşamak...
Bazı insanlar
sever araba kullanmayı. Oldum olası pek sevemedim ben. Belki de çok
düşündüğümden araba kullanırken. Yalnızsın ya hani araba kullanırken, belki
radyo da sevdiğin bir şarkı çalar, oda bazen. Yanında birisinin oturup
oturmadığı önemli değil. Yol ile arana kimse giremez. Kimse neden konuşmuyorsun
diye sormaz. O yüzden düşünürsün sadece. O yüzden dikiz aynasına takılır mesela
benim gözlerim araba kullanırken. Sebepsiz, açıklayamadığım bir huzur verir
dikiz aynası bana. Hele yolda boşsa biraz, aynaya baktığında şeritler çizgi
gibi akıyorsa arkanda, o zaman çekilir oluyor araba kullanmak benim için. Dikiz
aynası çok şey anlatır. Hayatı dikiz aynasından yaşamak… Geçmişe tutunmak.
Çünkü geriye baktığında ne gittiğin yerin bir önemi oluyor, nede ne kadar
yolunun kaldığı. Sadece tebessüm, yaşadıkların hatırına. Vakit yola çıkma
vaktidir, gözleri aynadan kaçırıp ilerleme vaktidir. Yanlış diye dikte edilen her
şeyi doğru yapma vaktidir.
7 Mayıs 2014 Çarşamba
Ezber Bozan Dudaklar
Sigaraya yeni
başlayan bir insan belli eder kendini. Eğrelti durur elinde, nereye kül
atacağını, nereye koyacağını şaşırır. Komik çeker içine daha komik üfler
dışarıya. İşini yaparken bakmadan paketten bir sigara çeker, dudaklarının
arasına koyar, yakar. Komik bir tat gelir sonra ağzına, duman olması gerektiği
gibi gelmez. Plastik bir tat bırakır hemen ardından. Ters yakmıştır sigarayı.
Zaman zaman tekrarlanır bu eylem. Gitgide azalır. Sonra bir gün dudaklar öyle
alışır ki sigaranın o yumuşak filtreli kısmına, ezberler. Ondan sonra ters
yakmaz sigarayı. Dudakların da hafızası vardır. Sahi, kaç sigara gerekir
ezberletmek için dudaklara o dokuyu? Yada kaç öpücük gerekir bir başka dudağı
ezberlemek adına? Beş, on, yüz, bin? Yoksa bir kere öpmek yeter mi? Kaç kere
öpmek gerek bir dudağı, başka bir dudağı öptüğün vakit hata yaptığını anlayıp
düzeltebilmek için?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)