19 Şubat 2014 Çarşamba

Eylül


Ne garip ay şu eylül. İzmir de büyüdüğümden olsa gerek bende turuncudur mesela. Ne soğuktur, ne sıcak. Ilıktır eylül. Yağmurda yağar, güneşte açar eylülde. Eskisini unutanlar hatırlamaz. Eskiden aylar insanlar gibi dönek değildi, şubat günü tshirtle sokağa çıkamazdın. Artık mevsimlerde insanlara özeniyor. İzmirde kederdir eylül, Anadoluda umut, İstanbulda Kız Kulesi, Ankarada… Ankarayı boşver orda kimse ne olduğunu bilmiyor zaten. Dönüp baksan hayatına hatırlamaya değecek hatıralarının önemli bir kısmını eylülde yaşamışsındır. Ben eylülde çok kaçtım evden, en çok eylülde içtim, en güzel haberleri hep eylülde aldım, en çokta eylülde sevdim. Hepsini geç ben eylülde doğdum. Ne garip ay şu eylül. Eylül çok güzel, eylül çok değişken, eylül çok turuncu. Bir eylül akşamı gitmek istiyorum dünyadan. Çünkü hayat bazen çok eylül.

15 Şubat 2014 Cumartesi

Sokak Sanatçıları


Bence şehirlerin büyüklüğü içlerinde barındırdıkları sokak sanatçıları ile doğru orantılı. Düşünsenize, sokak başlarında, metro istasyonlarında yada evinize giderken herhangi bir köşe başında. Belki çok iyi çalmıyor, söylemiyor, oynamıyor yada çizmiyorlar ama yinede takdiri hak ediyorlar. Tıpkı hayatımızda var olan bazı insanlar gibi. Sabahın sekizinde metro istasyonunda müzik yapan yaşıtlarımı gördüğümde fark ettim bunu. Evet belki de mükemmel değillerdi, belki hayatları boyunca mükemmele dahi yaklaşamıyacaklardı ve belki de bu işi sadece para için yapıyorlardı. Ancak sabahın sekizinde hali hazırda çekilmez ve monoton olan hayatlarımıza renk katmaya çalıştıklarına inanmayı seçiyorum ben. Hayatımızı daha iyi yapmıyolardı belki de ama daha çekilir bir hale getirdikleri kesin. Tıpkı hayatlarımızda barındırdığımız bazı insanlar gibi. Hani bazı insanlar vardır ya. İyi gelmediğini bilirsin, hatta hiç bir zaman iyi olamayacağınızdan da eminsindir ama oralarda bir yerlerde dursun istersin. Çünkü hayatını çekilir kılar. Bazıları bunu egoist bir düşünce olarak yorumlayabilir. İnsanların egosu yoktur aslında. Egoyu yaratan şey diğer insanların varlığıdır. Bunu fark ettiği gün zaten insan sıyrılır bütün egolarından. Hepimizin hayatında en az bir tane sokak sanatçısı var. Her gün kullandığımız yolların birinde bir köşede hayatlarımızı biraz daha çekilir hale getirmek için çabalıyorlar. Saygıyı sonuna kadar hak ediyorlar.

9 Şubat 2014 Pazar

Masumiyet


Masumiyet bir kere kaybedilmez demişti bir defa bir büyüğüm. Şimdi ineceden yaş aldığımdan olsa gerek yavaş yavaş anlıyorum bu cümleyi. Mesela ben ilk defa 16 yaşımda kaybettim masumiyetimi. Soğuk,mavi hissettiren eski bir evin unutulmuş aynalı bir odasında bıraktım ben kendi masumiyetimi. O kapıdan çıktığımda ne dünya eskisi gibiydi ne de ben. Ya da farklı olan sadece bendim aslında. Dünya hep aynıydı; bir orospunun çocuğu kadar masum. Annenin orospu olduğunu ben o gün öğrendim. Çocuklar hep masumdur. İnsan ailesini hiç bir zaman seçemez. Aile kutsaldır derler ya her zaman, ben hep karşı çıktım buna. Evet aile kutsaldır belkide ancak arkadaşlar, kendine ayırdığın ayrı bir deryadır. Arkadaşlar kendine seçtiğin yepyeni bir ailedir. Belkide bu yüzden onları hep öte tuttum, ve belkide hep bu yüzden kaybettim. Masumiyetimi ikinci kaybedişim biraz vakit aldı. 19 yaşımdayken boyaları dökülmüş, derme çatma, az mobilyalı bir öğrenci evinde azar azar üfledim masumiyetimi, kendimden uzağa. Çok güzeldi. Belki de özgürlüğümü ilk o zaman ilan ettim, farkında olmadan. Büyümüş olduğum gerçeğini o gün görmem gerekti. Ama onu fark ettiğim gün, o gün değildi. Özgürlüğümü anladığım gün, ne kadar manidardır ki masumiyetimi 3. kaybedişimin gününe dayanır. Evimden o kadar uzak geçen ilk bir kaç günümün ardından özgür olduğumu anladım ben. 20 yaşımdaydım. Hayatımın en keyifli günleri olarak var saydım ben o günleri. Ardından çok geçmeden 4. ve 5. kayıplarım geldi. O günlerde, insan hayatında 21. senenin ne kadar özel olduğunu anladım. Hatırı sayılır bir sürenin ardından, eve dönüşümde 6. sını yaşadım kayıplarımın. Sakin bir gündü, her Türk ailesinde görebileceğiniz kadar standart bir evde kaybettim en incelikli masumiyetimi. Ardından az biraz vakit geçmeden onu tanıdım. Berrak hanım diyelim. Uzun vadeli bir birliktelik yaşadık onunla, arada sırada halen göürşmekte olduğumuz. 4. kaybıma bir saygı duruşuydu aslında bu. En kırıcısı 22. seneme denk geldi, bu dünyadaki. Perdelerimi ilk o zaman indirdim. En çok o gün fark ettim masum olmadığımı, insan büyüdükçe kaybediyor masumiyetini. Ve anladım ki insan gerçekten de bir kere kaybetmiyor masumiyetini.