15 Nisan 2014 Salı

"."

Genelleme yapacak olursak şayet, ne yazık ki çağımızdaki türdeşlerimizin iyi birer birey olmak gibi dertleri yok. Bizler yapı gereği var oluştan beri bizden daha büyük bir varlığa sığınma isteği duyduk. Bunu da basit insan psikolojisi olarak tanımlayıp geçiştirdik. Bizler iyi olmak adına, iyiyi tanımlayan ilahi kitaplara inandık. İyi bir insan olmak için yazılı bir metine ihtiyacımız var mı gerçekten? Din konusunda âlim sayılabilecek bir kişi ile sohbetim esnasında, şüphelerimden ve inançsızlığım dan bahsettim. İyi olmak için bir metine ihtiyacım olmadığını vurguladım. Aldığım cevap manidardı. Bana, aslında Tanrıya çoğu kişiden daha yakın olduğumu söyledi. Bir noktada haklıydı aslında. Benim gibi düşünen insanların iyi olmak için cennet ya da cehennem gibi olgulara ihtiyacı yok. İnsanlar ölüme yakınken daha iyi bireyler olmaya çalışırlar. Unutulan şey her gün ölüme bir adım daha yaklaştığımız. İyi bir insan olmak için gerçekten bir sebebe ihtiyacımız var mı? En nihayetinde hepimizin hayatı bir nokta ile sonlanmayacak mı? 

11 Nisan 2014 Cuma

Çocuk

Geçenlerde gelecekteki çocuğuma bir şeyler karalamaya çalıştım, bitiremedim. Havada kaldı. Genelde tıkanmam yazarken, bir çırpıda biter diyeceklerim. Bir kaç dostun okumasına izin verdim yarım kalmış yazıyı. Ortak kanaatimiz bahsi geçen çocuğun ben olduğum üzerine oldu. Sonra ikinci üçüncü okuyuşumda bende fark ettim olayın aslında kızım sana söylüyorum gelinim sen anla muhabbeti olduğunu. Okudukça rahatladım, başkasına yapmam gerekenleri anlatırken ne kadar da kolay dökülmüş kelimeler ağzımdan.

Metin aşağıda, fikir senin.

Bu arada, bitmedi pek tabi.


Benden olana;
15 Mart 2014 bugün. Sen ne zaman gelirsin, ya da hiç gelir misin onu bile bilmiyorum. Seni büyük ihtimal büyük sözler söyleyerek büyütmüş olurum. Ancak şuan gençliğin vermiş olduğu cesaret ile söyleyeceklerim ileride söyleyeceklerimden çok daha farklı olur herhalde. Benimle büyüdüğünden olsa gerek, hümanist bir insan olacağına hiç ihtimal vermiyorum. Ayarını sen bilirsin ama dozunda yalnızlık her zaman güzeldir çocuk. Ama sen yinede sev. Her insanı sevmek zorunda değilsin fakat keşfettikçe anlayacaksın, senin benim gibi düşünen insanlarda var. Hatta belki birileri ile tanışır benden öteye koyarsın onları. Kızmam sana çocuk. Neye ihtiyacın varsa onu yap her zaman. Uzaklaşmak istediğinde uzaklaş, kalmak istediğinde kal. Bil benim sana her zaman bir odam var. Üniversiteye geldiğinde muhakkak evleri ayır çocuk. İnan bana en çok o zaman kendine ait bir alana ihtiyaç duyacaksın. Tek bir kişiyi sevmekten korkma ama on kişiyi sevmekten de korkma. Yaşamadan bilemezsin. İlişkiler doğrular gibidir. Doğru ya paraleldir ya da kesişir ama tek bir noktada. Sen karar ver çocuk aynı yolda mı tek bir noktada mı olacağına. Okumaktan da hiç vazgeçme. Hayat kitaplardan öğrenilmez ama kitaplarla hayat çalınır. Yaşamadığın hayatları orda oku çocuk. Gez dünyayı gör, her ne pahasına olursa olsun. Keşkelerin olmasın hiç, belki ve ama kelimelerini de sık kullanma. Parayı çok dert etme, mutluluğu da satın almıyor ya bu meret. Her zaman istediğin işi yap. Yapamam diye korkma birileri yapabiliyorsa eğer sende yaparsın. Olurda para kazanmak tüm derdim dersen eğer, iyi olduğun işi yap sadece. Korkarım ama bana o kadar benzersen eğer yaşamak için mutlu olmaya ihtiyacın yok inan mutsuzda yaşıyor insan. 




7 Nisan 2014 Pazartesi

Sırt Çantası

Ortaokulda bırakmıştım sırt çantası taşımayı. Hızlı büyüme hevesinden olsa gerek, kendimi büyük olduğuma çantayı bırakarak inandırmaya çalıştım. Şimdilerde göçebe hayatın verdiği etkiden dolayı en yakın arkadaşım oldu yine sırt çantası. Hem bu çantanın yeri de ayrıydı hani, çantanın ilk sahibine olan saygımdan ötürü. Eskiden çantanın içinde bir sürü defter, kitap, kalem taşırdım. Şimdi pek fazla bir şey yok. Birkaç parça kıyafet, bir not defteri, bir kalem, bir çakmak, şarj aleti ve kitaplar. Daha önce taşıdığım şeyler maddede ağırlardı belki ama şimdi eşyalar manada ağır olduğundan belimi büküyor bazen sırt çantası. Zira çantada Chinaski’nin pervasızlığı William Lee’nin bitkinliği var artık. Kendimden parçalar görüyorum bazen onlarda. Yaşamadığım hayatları, deneyimleri onlardan çalmak kolayıma geliyor. Buda benim hatalardan kaçma yolum. Vücudunda birden fazla dövme barındıran biri beni rahatlıkla anlar. Bazen dövmecinin eli kayar ve hayatında belki de sadece senin görebildiğin bir hata bırakır bedeninde. Hayatımıza soktuğumuz insanlarda bir nevi dövmeciler aslında. Kaldıkları süre zarfında yüzlerce resim kazıyorlar zihnimize ve farkında olmadan sadece bizim görebildiğimiz küçük hatalar ile birlikte. Aynı bedenimizdeki dönüşü olmayan dövmeler gibi. Yinede başka insanlar dövmeleri gördüğünde nezaketen de olsa güzel olduklarını söylerler, oda hataları hafifletir. Zihnini de gösteremezsin ya insanlara, sadece senin gördüğün hataları hafifletmek adına. Anlatmakta kifayet etmez bir yerden sonra, ne kadar incelikli kullansan da dilini. Bazen hataların kefaretini ödemek mümkün olmaz.