Genelleme yapacak
olursak şayet, ne yazık ki çağımızdaki türdeşlerimizin iyi birer birey olmak
gibi dertleri yok. Bizler yapı gereği var oluştan beri bizden daha büyük bir
varlığa sığınma isteği duyduk. Bunu da basit insan psikolojisi olarak
tanımlayıp geçiştirdik. Bizler iyi olmak adına, iyiyi tanımlayan ilahi
kitaplara inandık. İyi bir insan olmak için yazılı bir metine ihtiyacımız var
mı gerçekten? Din konusunda âlim sayılabilecek bir kişi ile sohbetim esnasında,
şüphelerimden ve inançsızlığım dan bahsettim. İyi olmak için bir metine
ihtiyacım olmadığını vurguladım. Aldığım cevap manidardı. Bana, aslında Tanrıya
çoğu kişiden daha yakın olduğumu söyledi. Bir noktada haklıydı aslında. Benim
gibi düşünen insanların iyi olmak için cennet ya da cehennem gibi olgulara
ihtiyacı yok. İnsanlar ölüme yakınken daha iyi bireyler olmaya çalışırlar.
Unutulan şey her gün ölüme bir adım daha yaklaştığımız. İyi bir insan olmak
için gerçekten bir sebebe ihtiyacımız var mı? En nihayetinde hepimizin hayatı bir
nokta ile sonlanmayacak mı?
15 Nisan 2014 Salı
11 Nisan 2014 Cuma
Çocuk
Geçenlerde
gelecekteki çocuğuma bir şeyler karalamaya çalıştım, bitiremedim. Havada kaldı.
Genelde tıkanmam yazarken, bir çırpıda biter diyeceklerim. Bir kaç dostun
okumasına izin verdim yarım kalmış yazıyı. Ortak kanaatimiz bahsi geçen çocuğun
ben olduğum üzerine oldu. Sonra ikinci üçüncü okuyuşumda bende fark ettim
olayın aslında kızım sana söylüyorum gelinim sen anla muhabbeti olduğunu.
Okudukça rahatladım, başkasına yapmam gerekenleri anlatırken ne kadar da kolay
dökülmüş kelimeler ağzımdan.
Metin aşağıda, fikir senin.
Bu arada, bitmedi pek tabi.
Benden olana;
15 Mart 2014
bugün. Sen ne zaman gelirsin, ya da hiç gelir misin onu bile bilmiyorum. Seni
büyük ihtimal büyük sözler söyleyerek büyütmüş olurum. Ancak şuan gençliğin
vermiş olduğu cesaret ile söyleyeceklerim ileride söyleyeceklerimden çok daha
farklı olur herhalde. Benimle büyüdüğünden olsa gerek, hümanist bir insan
olacağına hiç ihtimal vermiyorum. Ayarını sen bilirsin ama dozunda yalnızlık
her zaman güzeldir çocuk. Ama sen yinede sev. Her insanı sevmek zorunda
değilsin fakat keşfettikçe anlayacaksın, senin benim gibi düşünen insanlarda
var. Hatta belki birileri ile tanışır benden öteye koyarsın onları. Kızmam sana
çocuk. Neye ihtiyacın varsa onu yap her zaman. Uzaklaşmak istediğinde uzaklaş,
kalmak istediğinde kal. Bil benim sana her zaman bir odam var. Üniversiteye
geldiğinde muhakkak evleri ayır çocuk. İnan bana en çok o zaman kendine ait bir
alana ihtiyaç duyacaksın. Tek bir kişiyi sevmekten korkma ama on kişiyi
sevmekten de korkma. Yaşamadan bilemezsin. İlişkiler doğrular gibidir. Doğru ya
paraleldir ya da kesişir ama tek bir noktada. Sen karar ver çocuk aynı yolda mı
tek bir noktada mı olacağına. Okumaktan da hiç vazgeçme. Hayat kitaplardan
öğrenilmez ama kitaplarla hayat çalınır. Yaşamadığın hayatları orda oku çocuk.
Gez dünyayı gör, her ne pahasına olursa olsun. Keşkelerin olmasın hiç, belki ve
ama kelimelerini de sık kullanma. Parayı çok dert etme, mutluluğu da satın
almıyor ya bu meret. Her zaman istediğin işi yap. Yapamam diye korkma birileri
yapabiliyorsa eğer sende yaparsın. Olurda para kazanmak tüm derdim dersen eğer,
iyi olduğun işi yap sadece. Korkarım ama bana o kadar benzersen eğer yaşamak
için mutlu olmaya ihtiyacın yok inan mutsuzda yaşıyor insan.
7 Nisan 2014 Pazartesi
Sırt Çantası
Ortaokulda
bırakmıştım sırt çantası taşımayı. Hızlı büyüme hevesinden olsa gerek, kendimi
büyük olduğuma çantayı bırakarak inandırmaya çalıştım. Şimdilerde göçebe
hayatın verdiği etkiden dolayı en yakın arkadaşım oldu yine sırt çantası. Hem
bu çantanın yeri de ayrıydı hani, çantanın ilk sahibine olan saygımdan ötürü.
Eskiden çantanın içinde bir sürü defter, kitap, kalem taşırdım. Şimdi pek fazla
bir şey yok. Birkaç parça kıyafet, bir not defteri, bir kalem, bir çakmak, şarj
aleti ve kitaplar. Daha önce taşıdığım şeyler maddede ağırlardı belki ama şimdi
eşyalar manada ağır olduğundan belimi büküyor bazen sırt çantası. Zira çantada
Chinaski’nin pervasızlığı William Lee’nin bitkinliği var artık. Kendimden
parçalar görüyorum bazen onlarda. Yaşamadığım hayatları, deneyimleri onlardan
çalmak kolayıma geliyor. Buda benim hatalardan kaçma yolum. Vücudunda birden
fazla dövme barındıran biri beni rahatlıkla anlar. Bazen dövmecinin eli kayar
ve hayatında belki de sadece senin görebildiğin bir hata bırakır bedeninde.
Hayatımıza soktuğumuz insanlarda bir nevi dövmeciler aslında. Kaldıkları süre
zarfında yüzlerce resim kazıyorlar zihnimize ve farkında olmadan sadece bizim
görebildiğimiz küçük hatalar ile birlikte. Aynı bedenimizdeki dönüşü olmayan
dövmeler gibi. Yinede başka insanlar dövmeleri gördüğünde nezaketen de olsa
güzel olduklarını söylerler, oda hataları hafifletir. Zihnini de gösteremezsin
ya insanlara, sadece senin gördüğün hataları hafifletmek adına. Anlatmakta
kifayet etmez bir yerden sonra, ne kadar incelikli kullansan da dilini. Bazen
hataların kefaretini ödemek mümkün olmaz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)